Ananas

Ananas (Ananas comosus), ananasgiller (Bromeliaceae) familyasından çok lezzetli meyvalar veren çok yıllık tropik bir bitki.

Ananas meyvası çam kozalağını andırdığından İngilizler ona “pine apple” (çam elması) demişler. Bizler ona Güney Amerika yerlilerine özgü Tupi dilindeki adıyla sesleniyoruz ve ananas bu dilde “mükemmel meyva” anlamına geliyormuş. Gerçekten de öyle mükemmel bir tadı var ki neredeyse girmediği mutfak, eşlik etmediği lezzet yok denebilir. Pasta, meyva suyu, reçel, dondurma gibi tatlılar dışında barbekü, pizza ve hamburger yapımında bile kullanılıyor.

Ananasın bu leziz meyvasını pembe, kırmızı ya da mor çiçekleri bir araya gelerek oluşturuyor. Bitkinin meyvası dalında olgunlaşmıyor, bu süreç genellikle pazara ulaşana kadar taşınma aşamasında gerçekleşiyor ve meyvası çıkarıldıktan sonra çürümemesi için birkaç gün içinde tüketilmesi gerekiyor.

İçerdiği C vitamini ve mangan nedeniyle gelişim çağındaki çocukların tüketmesi gereken meyvalardan biri. Hatta ananasın kabuk ve yapraklarını değerli bir gübre olarak toprağa da karıştırabilirsiniz.

16. yüzyılın ortalarında Fransızlar tarafından keşfedilip Avrupa’ya getirilen ananas, yine bu çağda Hawaii’nin Oahu ve Maui adalarına, Portekizli denizciler tarafından Hindistan’a yayılmış. 17. yüzyıldan itibaren Avrupa’da sıcak seralarda yetiştirilmeye başlanan ananas, zengin Avrupalı soyluların bolca tükettiği bir meyva halini almış. Ananas, belki de uzunca bir süre “zengin meyvası” olarak görüldüğünden Çinliler yeni yıl kutlamalarında birbirlerine zenginlik ve parasal açıdan şans getirmesi için ananas hediye ederlermiş.

2013 yılı rakamlarına göre dünyadaki bir numaralı ananas üreticisi yılda yaklaşık 3 milyon ton ananas üreten Kosta Rika’dır. Ananas üretiminde Kosta Rika’yı 2.5 milyon tonluk üretimleriyle Filipinler ve Brezilya izliyor. Bu prestijli(!) meyvaları üreten Kosta Rika’nın İspanyolca’da “zengin sahili” anlamına gelmesi çok da şaşırtıcı değil. Hatta ülkedeki ananas üretimi öylesine sanayileşmiş ki aşırı ilaç ve gübre kullanımı nedeniyle ülke topraklar ciddi ölçüde zarar görmekteymiş. Öte yandan Nikaragualı tarım işçilerinin emeğini sömüren bu sanayinin büyük ölçüde Avrupa pazarını ve burjuvazisini beslediğini de belirtmek lazım...

Ananas meyvası için olduğu kadar ev ortamında süs olarak da yetiştirilebilen bir bitki. Hatta gece karbondioksit salgılamayan, aksine bünyesinde biriktirip gündüz fotosentez yaparken kullanan bir bitki.

Bitkinin bazı türleri yarasalar tarafından tozlaşma sağladığından çiçeklerini sadece gece olduğunda açarmış. Normalde tohum veya çelikle üretilen ananası kolayca üretme yöntemlerinden biri de meyvasının üstündeki yapraklı kısmı çevirerek çıkarmak, alttan birkaç sıra yaprağı sökerek onu kaliteli bir torfa dikmek. Bu yapraklı kısmı keserek suda köklendirenler de var fakat bitki genelde bu şekilde çürüyebiliyor.

Bitkiniz 2 yılda olgunluğa erişiyor ve 3. yıldan itibaren de meyva vermeye başlıyormuş. İtiraf edeyim ben de henüz bu konuda başarılı olamayanlardanım ama denemeye devam edeceğim. Ananasın sadece meyvası değil, lifleri ve özünden de faydalanılıyor. Ananas yapraklarının liflerinden tekstil ve duvar kağıdı endüstrisinde faydalanılırken, içerdiği bromelan protein özü de ilaç sanayinde kullanılıyor.

Gelelim ananasın ilginç öyküsüne... Filipinler’de anlatılan bu öyküye göre, bir zamanlar annesiyle birlikte yaşayan Pinya adında güzel bir genç kız varmış. Her güzelin bir kusuru olur ya hani, Pinya da güzel olduğu kadar şımarık ve de tembelmiş. Annesi bütün gün bahçede kan ter içinde çalışırken o aylaklık etmekten ve bebekleriyle oynamaktan başka bir şey bilmezmiş. Annesi ona ne iş buyurursa buyursun, “yarın yaparım anneee!” der ama o yarın bir türlü gelmezmiş. Derken günlerden bir gün zavallı annesi hastalanmış ve zavallı kadın kızından pirinç lapası pişirmesini istemiş. Mutfakta pirincin yerini de tarif etmiş ama bizim tembel ve hain kız oyun oynamaktan geri kalmamak için mahsus “bulamadım anneee!” diye cevap vermiş. Kadın defalarca tarif etmiş durmuş pirincin yerini ama kızdan her defasında aynı yanıt gelmiş: “bulamadım anneee!”... Kadın o kadar sinirlenmiş ki, “Gözün çıksın Pinya!” (yani aslında “madem bir çift göz sana yetmiyor, bir düzine gözün olsun!” demiş) diye beddua etmiş kızına. O andan sonra kız ortadan kaybolmuş. Annesi onu günlerce aramış ama bulamamış, sonunda mutfak penceresinin önünde kızına benzeyen bir bitkiye rastlamış. Bu bir sürü çiçeği (yani “gözü”) olan bitki, Pinya’ymış meğer... Anne sözü dinlemeyen işte böyle ananasa dönüşür!