Avokado

Avokado (Persea americana), defnegiller (Lauraceae) familyasından tarçın ve kafura akraba olan bir meyva ağacı. Soyadının “americana” olmasına bakmayın, aslında o bir Meksikalı.

İnsanlık onu 12 bin yıldan beri gıda olarak kullanıyor. Fakat dünyanın bazı bölgelerine epeyce geç ulaşmış, sözgelimi 18. yüzyılda Endonezya’ya, 19. yüzyılda Brezilya’ya ve 20. yüzyılın başlarında ise Güney Afrika ve Avustralya’ya taşınmış avokado. Meyvasının yeşil kabuğundan ötürü ona “timsah armudu” da deniyor.

Avokado adı İspanyolca’ya Azteklerin dili olan Nahuatl’dan girmiş ve avokadonun o dildeki anlamı “testis”miş(!). Belki de bu nedenle Aztekler ona “bereket meyvası” da diyorlarmış. Oldukça besleyici ve sağlıklı yağlar içeren bu meyva hem çiğ, hem de pişmiş olarak tüketilebiliyor. İçeriğinde B, K ve E vitaminleri, potasyum, lif ve çeşitli mineraller bulunan avokado dünyaca ünlü “guacamole” sosunun da temel malzemesi.

Hemen lezzetli bir tarif verelim: ortasındaki kocaman çekirdeğini çıkardıktan sonra (aman atmayın o daha sonra bize lazım olacak) meyveyi püre haline getirin. Küp kesilmiş kabuksuz bir domates, tuz, yarım limon suyu (sosun kararmaması için), ince kıyılmış soğan, sarımsak, dilerseniz acı biber, kişniş ve başka baharatlar da ekleyerek iyice karıştırın. Buzdolabında soğuttuktan sonra meze ya da dip sos olarak kullanabilirsiniz. Özellikle mısır gevreklerine pek yakışır.

Diğer yandan İspanyollar ona “fakir adamın tereyağı” demişler çünkü kızarmış ekmeğe tereyağı gibi sürüp yiyebilirsiniz. Üstelik tereyağından daha sağlıklı bir alternatiftir. Vejetaryen ve veganlar onu kahvaltılık margarin olarak da kullanmayı tercih ediyorlar.

Yalnız kuşların ve küçük hayvanların bu meyvadan zehirlendiklerini de hatırlatalım. Avokado bir tropik iklim meyvası ama Türkiye’de de don görülmeyen bölgelerde yetiştirilebiliyor. Avokadonun ilginç bir özelliği de dişi ve erkek çiçeklerinin farklı günlerde açması. Bunun nedeni bitkinin üremek için kendi polenlerini kullanmasını engellemekmiş. Meyva alabilmek için mutlaka aşılı fidan olarak satın almalısınız, tohumdan elde edeceğiniz avokadolar sadece süs bitkisi olarak kullanılabilir. Peki, süs bitkisi olarak nasıl üreteceğiz?...

Bunun için guacamole hazırlarken bir kenara ayırdığınız çekirdeğin orta kısmına birbirine bakacak şekilde dört adet kürdan saplamanız ve onu yarısı suyun içinde kalacak şekilde su dolu bir kaba yerleştirmeniz gerekiyor. Doğrudan nemli toprak yüzeyine de bırakabilirsiniz ama filizlenmesi daha uzun sürer. 4 ile 6 hafta içinde çekirdek çatlıyor ve köklerini oluşturuyor. Uzayan yapraklı kısım 15-20 cm. boya ulaştığında 7-10 cm.’e kadar budayın, bu bitkinin gelişimi hızlandıracaktır ama isterseniz bunu yapmayabilirsiniz. Yeniden 15-20 cm. olduğunda bitkiyi topraklı bir saksıya dikin. 30 cm.’e ulaştığında en tepedeki iki yaprağını alırsanız bitkiyi yeniden büyümeye teşvik edersiniz.

Avokadonuzu güneşli ya da yarı gölge bir yerde toprağı nemli kalacak şekilde büyütebilirsiniz. Yapraklarını nemlendirerek ve temizleyerek bakımını yapabilirsiniz...

Gelelim avokadonun ilginç mitolojik öyküsüne. Eski bir Maya efsanesine göre ormanda Serokai adında bir adam yaşarmış. Bütün gün avokado toplayan bu adamın bir de çok sevdiği bir eşi varmış fakat onların aşkını kıskanan bir tapir (domuza benzeyen bir tür memeli) kadının aklını çelmiş ve onu kaçırmış. Kadın tapirle kaçarken yolda aç kalmamak için Serokai’nin avokado sepetini de yanına almış. Serokai karısının kaçtığını öğrenince kaçak aşıkların peşine düşmüş ve onların yere attığı avokado çekirdeklerinden yetişen ağaçları izleyerek yoluna devam etmiş. Günün birinde daha genç ağaçlara, derken yeni filizlenen ağaçlara ve en sonunda da yere henüz düşmüş bir avokado çekirdeğine rastlayan sadık koca karısına çok yaklaştığını anlamış. Ve nihayet onları dünyanın “bittiği yerde” yakalayıvermiş (dünyanın şimdiki gibi yuvarlak olmadığı zamanlardan söz ediyoruz ne de olsa). Serokai attığı bir okla tapiri gözünden vurunca hayvan dünyanın kenarından aşağı atlamış, kadın da onun peşinden... Serokai da dayanamamış, o da atlamış. “E ne olmuş?” diye sorarsanız, bu üçlü hala birbirini kovalamaya devam edip duruyormuş.

Şimdi gözlerimizi gece gökyüzüne çevirelim... Gökteki parlak Orion (Avcı takım yıldızı) takım yıldızı Serokai’yi, Pleiades (Ülker) yıldız kümesi Serokai’nin hain karısını ve Hyades (Boğa takımyıldızı) yıldız kümesi ise karısının aşığı olan tek gözlü tapiri simgeliyor. Hyades yıldız kümesinin ortasında yer alan dev kırmızı yıldız Aldebaran, tapirin okla vurulan kanlı gözüymüş meğer. Bu yazıyla da ta yıldızlara kadar uzanmış olduk sevgili dostlar...