Böğürtlen

Bir bitki daha var ki kendisi ahududunun kardeşi sayılabilir. Aynı alt aileden (Rubus) olan bu iki gülgiller üyesi, hem güzellik hem de lezzet olarak birbiriyle yarışır.

Böğürtlen (Rubus fruticosus)’i siyah ahududu ile karıştırmamak gerekir. Orman yürüyüşlerimde en sık rastladığım çalılık türüdür, yaz sonuna doğru mutlaka iğnelerini bana batırmaya başlayacaktır çünkü olgunlaşan ve ellerimi boyayan meyvalarına ulaşmamın başka bir yolu yoktur. Alçak dalları ormandaki memelilere, yüksek dalları kuşlara ve en dip köşedeki ulaşılmaz dalları ise bana kalır.

Dünyanın pek çok yerinde farklı alt türlerine rastlanabilen böğürtlen hızlı büyüyen çok yıllık bir bitkidir. Çelik ve daldırma gibi pek çok yöntemle çoğaltılabilir ama istilacı bitki türleri arasında yer aldıklarından kontrol altında tutulabilmesi zordur. Dalının toprağa değdiği noktadan kök vererek yayılabilir. İlkbahar sonunda açan çiçekleri arıları kendine çeker ve bala koyu bir renk ve meyvemsi bir tat verir.

Anti kanserojen olduğu bilinen meyvaları aynı zamanda besleyici lif, C ve K vitamini deposudur. Meyvaları tüketilirken o çok sevilmeyen çekirdeklerinde bile omega-3 ve omega-6 gibi yararlı yağlar bulunur.

Şimdi böğürtlenle ilgili ilginç inanışlara da bir göz atabiliriz. İngilizlerdeki yaygın bir inanışa göre melek Mikail’in yortusunun olduğu 11 Ekim’de böğürtlen toplanmazmış, güya Şeytan böğürtlen meyvalarını özellikle o günde kirletirmiş. Çünkü cennetten kovulup yeryüzüne düştüğünde işte bu çalıların içine düşüvermiş meğerse. Düşmek için ne kötü bir yer!..

Benim de çocukken ilk defa kaykaya binmeye çalışırken böyle bir maceram olmuştu o nedenle Şeytan’a acıdım doğrusu (şu anda zihnimde bir yerlerde Rolling Stones “Sympathy for the Devil”i söylüyor), beni çalılardan iki kişi adeta “sökerek” çıkarmıştı. Bunda gerçek payı da varmış aslında, yağış ve yağmurlar başladıktan sonra oluşan Botryotinia mantarı meyvaları bu tarihten itibaren istila etmeye başlarmış...

Balkanlardaki vampir inanışına göre ise bir evin yakınında böğürtlen çalısı varsa o eve vampir giremezmiş, çünkü oturup meyvaları saymaya kalkmak gibi bir hobileri varmış vampirlerin. Yunan mitolojisinden de epeydir uzak kalmıştık ki tam da sıra ona geldi. Efsanevi mitoloji kahramanı Bellerophontes tanrılar dağı Olimpos’a uçmaya çalıştığı sırada Zeus tarafından cezalandırılarak kanatlı atı Pegasus’tan düştüğü vakit böğürtlen çalılarının içine düşüp kör olmuş. Bu böğürtlen çalılarının içine düşme hikayesi haliyle epeyce dramatik olunca pek çok kez kullanılmış sanki (!)... Daha da uzatmayayım, işte karşınızda pek leziz böğürtlen!