İbrikotu

İbrik otu (Sarracenia), ibrikotugiller (Sarraceniaceae) familyasından Kuzey Amerika kökenli etçil bir bitki ailesi. Sarraceniaceae familyası altında yer alan üç ayrı etçil bitki ailesi var, ilkini az sonra sizlere anlatacağım Sarracenia, Darlingtonia ve Heliamphora. Güney Amerika kökenli Heliamphora dışındakiler kuzey Amerika’ya özgü bitkiler. Her üç ailenin üyeleri de salgıladıkları nektar, yapraklarının rengi ve kokusu ile böcekleri kendilerine çekiyor ve uzun tüp şeklindeki yaprakları içinde bulunan su, enzim ve bakteriler yardımıyla onları sindiriyorlar fakat ibrik biçimleri farklılık gösteriyor...

Daha önce anlatmış olduğum Nepenthes (suibriği) biçim olarak ibrik otunu andırsa da bu iki bitki aynı aileden bile değiller. Ben geçtiğimiz hafta, bu ilginç bitkilerin yaşamını yakından gözlemlemek istediğimden “Sarracenia purpurea” karması bir saksı dolusu ibrik otu edindim kendime. Etçil bitkilerin farklı çeşitlerini ilk defa Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’ndeki yetiştirme seralarında canlı görmüş ve çok da merak etmiştim. Orada üretilmiş değil, satın alınmış örnekler vardı ve muhtemelen nasıl üretebileceklerinin ilk deneylerini yapıyorlardı. Etçil bitkilere ilgi duyan başlangıç seviyesindekiler için en fazla önerilen, daha hesaplı ve bakımı da kolay olan tür de Sarracenia.

Sarracenia’nın adı, onun ilk örnekleri toplayarak Paris’e yollayan ve Carl Linaeus’un yaşadığı çağda tanınan bin adet bitkiyi ilk defa ikili isimleriyle (Örneğin; Sarracenia purpurea gibi) arşivlediği 1753 tarihli botanik kataloğu olan “Species Plantarum”un ilk baskısında yer almasını sağlayan Kanadalı botanik uzmanı Michel Sarrazin’den geliyor...

Bu bitkinin en önemli özelliği besin içeriği zayıf olan, asitli ve nemli ortamlarda, bataklık alanlarda, yağmur suyuyla ıslanan ya da eriyen karların yıkadığı sürekli nemli kalan çayırlarda yaşayabilmesi, yani saksı toprağında yetişmiyor. Turba yosunu (Sphagnum), kum ve bataklıkta çürüyen bitki artıklarından (yani turba) oluşan bir karışım gerekiyor ibrik otu için. Turba yosunu kullanılmasının temel nedeni ise bu malzemenin yüksek oranda su tutabilmesi.

Bitkiyle ilgili ikinci en önemli özellik, ona diğer bitkilerinizle beraber çeşme suyu vermeye kalkarsanız onu 1 haftaya kalmadan öldürmenizin garanti olması çünkü ibrik otu sadece saf su istiyor (!). Saf su bulamadığınızda toplayacağınız yağmur sularını, ütü suyu ya da klimaların çıkardığı suyu kullanabilirmişsiniz. Ben saf suyu yakınlardaki benzin istasyonundan temin etme yolunu seçenlerdenim şimdilik...

Sarracenia kışın üç aylık bir uyku dönemine girdiğinde yapraklarını döküp “etçil olmayan” yapraklarını (phyllodia) çıkarıyor. Erken ilkbaharda rizomlarından yeniden filizlerini vermeye ve yaklaşık iki yıl bitki üzerinde kalan ibriklerini oluşturmaya başlıyor. Bunun nedeninin kışın beslenecek böcek bulamaması olduğunu söyleyebiliriz. Bitkinin ağzı kısmındaki aşağı dönük kıllar içeri giren böceklerin tekrar yukarı tırmanmasına engel oluyor. Ne kadar etkili olabilir ki derseniz, örneğin bu kılların ne kadar tutucu olduğunu test etmek için irice bir ibriğe parmağımı soktuğumda diğer elimin yardımı olmadan onu çıkarmayı başaramadım.

Benim saksıdaki türler gerçekten de epeyce karışık: “Sarracenia purpurea subsp. purpurea”, “Sarracenia purpurea subsp. venosa” ve hatta sanırım “Sarracenia purpurea subsp. venosa var. montana” bile var.

Sarracenia purpurea’lar daha tombul ve yatıcı ibriklere sahip, ibriklerin üst kısmında ibriğin ağzını kapatan kapakçıkları yok, serin iklimlere daha kolay adapte olabiliyorlar...

Sarracenia’ların böcek avlayan kısımlarının çiçekleri değil yaprakları olduğunu tekrar hatırlatayım ve bu yapraklar dört temel bölümden oluşuyor: kapakçık, ağız, dudak ve ibrik.

“Kapakçık”, ibriklerin içine yağmur suyunun dolmasına engel olurken rengi ve kokusuyla böcekleri kendine çekiyor. Bazı türlerde kapakçık bulunmazken bazılarında ise neredeyse ibriğin üstünü örtüyor, saydam kısımlara sahip olan bu kapakçıkları gören kanatlı böcekler çıkış yolunu bulduklarını zannederek bu kısımlara çarptıkları anda ibriğin içine yuvarlanıyorlar.

“Dudak”, böceklerin ibriğin kenarına konduklarında yapışarak ibriğin içine kaymalarını sağlayan balmumuna benzer bir madde ve nektar salgılıyor ve daha önce bahsettiğim kıllar da bu kısmın içinde yer alıyor.

“Ağız” kısmında ise böceğin dışarı tırmanmasını engelleyebilmek için enzim salgılayan kaygan duvarlar bulunuyor.

“İbrik” ise kurbanı parçalayıp sindiren enzimlerin biriktiği asit havuzunu (!) barındırıyor.

Sarracenia’ların avlanırken venüs sinekkapanı (Dionaea) gibi hareketli organları bulunmuyor, yani biraz “armut piş ağzıma düş” mantığıyla hareket eden keyif ehli etçiller bunlar. Aşağı bakan çiçeklerini ilkbaharda oluşturan ibrik otları tozlaşmak için de yine böcekleri kullanıyor. Fakat bu defa polenleri taşıyan kanatlıların tuzağa düşmesini önlemek için ibriklerden uzakta uzun saplar üzerinde yer alan kokulu çiçeklerinden faydalanıyorlar. Kokulu dediysek eğer aman yanlış anlaşılmasın, bazı türlerinin çiçekleri kedi çişi gibi kokuyormuş (!).Çiçeklerin her biri 300 veya 600 adet arasında tohum üretebiliyor ve bu tohumların çiçek üzerinde olgunlaşması 3 ay sürüyor...

İstatistik verilere göre Amerika Birleşik Devletleri’nde ibrik otlarının doğal yaşam alanlarının yüzde 97.5’lik bölümü (neredeyse tamamı) ormanların kullanıma açılması, toprakta aşırı gübre kullanımı ve şehirleşme gibi nedenlerden ötürü yok edilmiş. Diğer yandan yasak olduğu halde satış amaçlı olarak doğadan toplama faaliyetleri de bu bitkilerin ekosistemlerine ciddi zararlar veriyor. Örneğin satın aldığımın türün saksı etiketinde yapay ortamda üretildiği, doğadan toplanmadığı özellikle belirtilmiş. Bu bitkilerin yok olmaması için ev ortamında bakıp üreten insanların oluşturduğu ve önemli miktarda bilgi paylaşımı yapılan çeşitli topluluklar da var, merak ve heves edenlere de duyurulur...

Oldu ki bir Sarracenia da siz aldınız kendinize ya da çocuğunuza, öyle ki bence börtü böceğe ilgi duyan çocuklar için de çok ilginç hediyeler olabilirler, nasıl bakacağınızı da anlatalım kısaca. Öncelikle onu bol ışık alacağı ama sıcaktan da kavrulmayacağı bir yere koymalısınız. Saksı altlığının diğer saksılara göre daha derin olması gerek ve saf suyu sadece bu kaptan vermelisiniz. Bitki ihtiyacı olan suyu turba yosunu sayesinde çekecektir ama suyun seviyesinin ortalama 2 cm yüksekliğinde kalmasına dikkat edin, asla kuru kalmamalı.

Bitkinizin ölmesini istemiyorsanız(!) ona asla çeşme suyu, gübre ya da evde böcek ilacıyla öldürdüğünüz haşeratı vermeyin. O siz farkında olmadan kendi ihtiyacı olan küçük sinekleri ve kanatlı böcekleri kendine çekecektir. Ben ibriklerin içinde küçük sinekler, güve gibi kanatlılar ve karasinekler olduğunu fark ettikten sonra “Yazık ya, aç kalmasın...” endişemi bir kenara bıraktım.

Bitkinin tek yaşam kaynağı da içinde hiçbir mineral bulunmayan saf su olunca insan gerçekten üzülüyor ve bir şeyler yapmak istiyor. Kışın ne olacağı konusunda ise bir fikrim yok henüz ama merakla izleyeceğim. Çiçeklerini de görebilecek miyim bilmiyorum... Onu uyku döneminde daha az aydınlık ama çok da üşümeyeceği bir yere almam gerekiyormuş. İşte şu ana kadar tüm öğrendiklerimi sizinle de paylaşmış bulunuyorum...