Japon Portakalı

Japon Portakalı (Poncirus trifoliata), sedefotugiller (Rutaceae) familyasından portakala benzeyen meyvalar veren ve kışın yapraklarını döken dikenli bir ağaç. Yabancılar ona “Japon acı portakalı” ya da “uçan ejder”(üretilen bir kültür çeşidinin adıdır) gibi isimler vermişler. Adının “portakal” olduğuna bakmayın, aslında portakalın ait olduğu “Citrus” ailesi içinde yer almıyor.

18. yüzyılda İstanbul’un Galata semtinde doğan Fransız kökenli polimat (Polimat, birden çok bilim dalında uzmanlığa sahip kişi anlamına geliyormuş. Örneğin; C.S. Rafinesque botanik, zooloji ve tarih öncesi uygarlıklar bilim dallarında uzman bir bilim insanıymış) Constantine Samuel Rafinesque, bu ağacın “Citrus” ailesi üyelerinden farklılıklar gösterdiği için ayrı bir aile olarak “Poncirus” içinde yer alması gerektiğini ileri sürmüş.

Ağacın kışın yapraklarını dökmesi, üçlü bileşik yapraklarının (“trifoliata” üç yapraklı demektir) olması ve 8 santimetreye ulaşan sivri dikenlerle kaplı dallarının bulunması onu Citrus ailesinin bilinen üyelerinden ayırıyor olsa da Japon portakalı pek çok Citrus üyesi için “anaç” görevi görebiliyor. Japon portakalınıza portakal, mandalina, kamkat, pomelo, ağaç kavunu ve turunç aşılayabilirsiniz fakat misket limonu başta olmak üzere bazı limon türlerinin aşısı tutmuyormuş(!)...

Japon portakalını ılıman iklimler için ideal bir anaç haline getiren özellikleri arasında, soğuklara dayanıklı olması (- 25 C’a kadar), belli başlı turunçgiller hastalıklarına karşı dirençli olması, ağır ve killi topraklarda kolaylıkla yetişebilmesi, üzerine aşılanan türlerin erken meyve vermesini sağlaması ve bodur meyve ağacı (en fazla 3 metre kadar uzuyor) olarak kullanılabilmesi gibi özellikler yer alıyor. Bu arada ek bilgi olarak, sıcak bölgelerde turunçgiller için anaç olarak turunç (Citrus aurantium) tercih edilmekteymiş, Japon portakalı daha çok Doğu Karadeniz ve Marmara gibi soğuk ve nemli bölgelerde anaç olarak kullanılabiliyor. Hatta ABD, Avustralya ve Brezilya gibi ülkelerde de genellikle portakal ve mandalina üretiminde anaç olarak kullanılıyor.

Japon portakalı bol güneş alabildiği, sert rüzgarlardan korunabildiği yerlerde yetiştirilebilir, kireçli ve tuzlu toprakları ise sevmiyor. Sivri dikenleri nedeniyle çit bitkisi olarak da kullanılıyor. Japon portakalının pinpon topu büyüklüğündeki portakalı andıran meyveleri greyfurt gibi acı ve ekşi, keyifle yenebilecek türden değiller ama isterseniz onlardan marmelat yapabilir, kurutarak tatlılarınıza ve içeceklerinize koyabilirsiniz. Ağacın kış sonundan bahar başına kadar görülebilecek olan çiçekleri ve yaprakları kokulu fakat Citrus üyelerininkiyle kıyaslanacak kadar yoğun kokmuyorlar.

Japon portakalı, yarı odun ve odun çeliğinden, aşıyla ya da tohumla üretilebiliyor. Ağacın alerjik reaksiyon ve tümör oluşumunu engelleyen kimyasallar içerdiği keşfedilmiş. Ayrıca yapılan bir deneyde sulandırılmış özütünün verildiği farelerin kilo alımının durduğu gözlemlenmiş. Bu özelliğinden ötürü Japon portakalının zayıflama ilaçları yapımında kullanıldığını da görebilirsiniz.

Yeri gelmişken, eğer kilo probleminiz varsa bu tür ilaçlara sarılmak yerine öğünlerinizi azaltıp, bol su içerek tempolu uzun yürüyüşler (günde en az 8-10 km) yapmanızı tavsiye ederim. Eğer şehirde yaşıyorsanız şehir merkezine yakın doğa içinde yürüyüş yapabileceğiniz güzel parkurlar da bulabilirsiniz, yanınıza sohbeti güzel bir de arkadaş buldunuz mu kaç kilometre yürüdüğünüzün farkına bile varmazsınız. Kilo problemlerinin en temel nedeni stres olduğu düşünülürse, en azından haftada 2-3 gün olmak üzere doğada geçireceğiniz birkaç saat size en güçlü terapiden daha fazla fayda sağlayacaktır.