Portakal

Portakal (Citrus sinensis), turunçgiller (Citrus) familyasından, anavatanı Çin’in güneyi ve Vietnam olduğu düşünülen hoş kokulu bir ağaç. Portakalın, pomelo (Citrus maxima) ile daha önce anlattığımız mandalina (Citrus reticulata)nın doğal bir melezi olduğu söyleniyor. Citrus sinensis görünüm olarak acı portakala (Citrus aurantium) benzediğinden ona “tatlı portakal” diyenler de var.

Portakal, İpek yolu aracılığıyla Hindistan civarından Anadolu’ya, daha sonra deniz ticaretinin yaygınlaşmasıyla birlikte de Avrupa’ya taşınmış. Portekiz böylece Avrupa’nın portakal bahçesi haline gelirken, biz de ona “Portekiz’den gelen” anlamında portakal demişiz.

Ülkemizde portakal Akdeniz başta olmak üzere, güney Ege ve Rize çevresinde de yetiştiriliyor. Portakalın C ve B vitaminlerini içeren lezzetli meyvası iştah açıcı, kanı temizleyici ve susuzluğu giderici nitelikler taşıyor. Çiçeğinin mis kokulu esansı ise parfüm, ilaç ve gıda endüstrisinde kullanılıyor. Hatta portakalın bembeyaz çiçeklerinden tıpkı gülsuyuna benzeyen bir su elde edilmekte ve bu da çeşitli gıda maddelerinin (pasta, jöle, marmelat, bisküvi vb.) ve içeceklerin tatlandırılmasında kullanılmaktaymış. Portakalın diğer meyva ağaçlarından bir farkı da meyvasını ve çiçeğini ağaç üzerinde eş zamanlı görebilmenizdir, bu nedenle eskiden portakalın sihirli bir ağaç olduğuna inanılırmış...

Portakalın kurutulan kabukları, yaprakları ve çiçekleri soğuk algınlığına karşı koruyucu bir bitki çayı hazırlamak için de kullanılabilir. Portakalın taze kabuğu ise aknenin doğal ilacıymış, eğer aknelerden şikayetçiyseniz yüzünüze portakal kabuğu sürebilirsiniz...

Ben küçükken annem portakal kabuğundan şeker yapar, hatta kabuğun taze haldeki rendesini ise dillere destan olan (ailede kimsenin keki anneminki gibi kabarmaz ve lezzetli olmazdı) kakaolu keklerine koyardı. Hatta portakal aromalı jöleyi pek severdim, şimdi portakal aromalı jöle de yok galiba. Aradığım için biliyorum, genelde limon, çilek, vişne ve kivili jöle bulunuyor ki bana göre hiçbiri bir portakallı jöle etmez...

Portakaldan kanserojen olmayan tamamen doğal bir oda kokusu da yapabilirsiniz. Bunun için bir portakala ve kabuğunu kaplayacak kadar karanfile ihtiyacınız var. Karanfilleri portakalın kabuğuna batırarak oda kokunuzu kolayca hazırlayabilirsiniz ...

Portakal yetiştirmek için dikkat etmeniz gereken birkaç püf noktası var. Portakal bol güneş isteyen, gölgede büyüyemeyen bir ağaçtır. Toprağının drenajı iyi olmalı ve nemli tutulmalıdır. Kökleri hassas olduğundan yerinden taşınmayı hiç sevmez, onu ya sürekli kalacağı yere ya da soğuklarda içeri alacaksanız büyükçe bir saksıya dikmelisiniz. Yarı odun çeliğinden üretmek için Temmuz-Ağustos dönemini, daldırma ile üretmek için ise Ekim ayını beklemelisiniz. Çekirdeğinden yetiştirilemeyeceğini söyleyenler de var, yetiştirdiğini iddia edenler de var ama her ne şekilde yetiştiriyor olursanız olun uzmanlar birkaç kışı sera şartlarında geçirmesinin iyi olacağında hemfikirler. Ona iyi bakarsanız kış ve bahar aylarında çiçeklerini gösterip sizi mutlu edecektir...

Haiti’de ilginç bir gelenek var arkadaşlar. Her doğan bebeğin göbek bağı bir portakal çekirdeği ile beraber toprağa gömülürmüş. Büyüyen ağaç gelecekte o çocuğa ait olur, çocuk ilk parasını bu ağacın portakallarını toplayıp pazarda satarak kazanırmış. Bu nedenle de Haiti kültüründe meyva ağaçlarının çocukların bakıcısı ve koruyucusu olduğuna inanılır. Bir çocuğun ağacı ölür ya da hastalanırsa o çocuğun kaderinin de kötü olacağına yorulurmuş bu durum...

Tarihçiler antik Yunan mitolojisinde geçen “altın elma”ların aslında portakal olduğu düşünülüyor. Bununla ilgili mitolojik öykü ise şöyle: Yunan mitolojisindeki ana tanrıça figürü olan Hera’nın toprak ana Gaia’dan evlilik hediyesi olarak aldığı portakallardan kurduğu bir meyva bahçesi varmış ki kimsenin bunlara elini sürmesini istemezmiş tanrıça. Altından meyvalar veren ağaçların bulunduğu bu bahçenin bakımı, güneşin battığı yerde (batıda) yaşayan periler olan Hesperid’lere verilince bahçenin adı da “Hesperidlerin Bahçesi” olmuş haliyle. Yani mitolojide sözü edilen “ilk bahçıvanlar” da bu periler diyebiliriz. Fakat Hera portakallarının çalınmasından öyle korkuyormuş ki, sadece perilere güvenmeyip bir de pençelerinden zehir damlayan, yüz tane de kafası olan dev gibi bir ejderhayı, yani Ladon’u bu bahçeye bekçi olarak dikmiş. Fakat kahramanlar kahramanı Herkül’ü durdurabilir mi bu?... Tabi ki hayır. Hesperidlerin babası olan Atlas’ı kendisine yardımcı olması için ikna eden Herkül, bu yardım karşılığında gökyüzünü sırtında taşımayı kabul edince bizim pinti Hera da portakallarından oluvermiş...